Erdem, uzun süre uyum sağlamaya çalıştığı yeni dünya da nadiren yapabildiği kısa süreli uyumalarından birini gerçekleştirmiş ve uyanmaya çalışmasına rağmen oldukça zorlanmıştı. Kafasında son bir haftadır yaşadığı olaylar dönüp duruyordu. Bu düşünceler ile uyanırken aynı zamanda da nerede olduğunu anlama çabasındaydı. Ne olmuştu ve nasıl olmuştu da dünya bu hale gelmişti. Gözlerini açtığında kapkaranlık zindana benzer bir ortam ile karşılaştı. Gerçekten nerede olduğunu anlamakta zorlanıyordu.
Gözleri bulunduğu yerdeki karanlığa alışmaya çalışıyor, ışığın bile sızmak için yer bulamadığı bu ortamı anlamaya ve kavramaya uğraşıyor fakat zorlanıyordu. Biraz hareket ederek el yordamıyla bulunduğu yerin yapısını algılamaya uğraştığında fark etti ki dar bir sığınak ya da mağaraya benzer olduğunu, kımıldamanın bile çokça mümkün olmadığı, bir yerde bulunduğunu düşündü. Buraya nasıl geldiğini hatırlamadığını fark etti , hatırlamaya çalışıyor ama bir türlü anlamlandıramadığı parça parça görüntüler dışında bir şeyi anımsamıyordu. Vücudunu sağa sola hareket ettirdikçe bir kırığının olmadığını ama kafasının arka tarafında şiddetli bir ağrının olduğunu hissetti. Elini kafasına götürdüğünde farkına vardığı şey, ağrının geldiği bölgede, bir kanamanın da olduğuydu. Anladı ki burada oluş sebebi ile bu kanama arasında bir ilişki vardı. Aslında neden burada olduğunu tam olarak hatırlayamasa da arada bir beyninde çakan şimşekler oluyor, bu şimşekler esnasında hayal meyal gördüğü filmin konusunu tam olarak birleştiremese de neden bahsettiği hakkında düşünceler edinebiliyordu. Neden buradaydı ve kim ya da kimler tarafından buraya getirilmişti? Bunları bilmek için hatırlama antrenmanları yapması ona olayı henüz çözümleyemese de çok iyi yolda olduğunu anlaması için yeterince gerekçesi olduğunu düşündürüyordu.
Bulunduğu yerin karanlık ve dar bir yer olduğunu daha önce karanlığa alışan gözleri sayesinde anlaması mümkün olmuştu. Mağaranın ağız kısmı kapanmış ve belli belirsiz çok az miktarda ışık içeri giriyordu. Kafasındaki kanın kurumuş olmasına bakılırsa ‘-uzunca bir süredir burada olmalıyım’ diye düşündü. Burası dar ve rutubetli bir yerdi zira her nefes aldığında yoğun bir nemi de solumak zorunda kalıyor bu yüzden de nefes almakta zorluk çekiyor havanın içindeki rutubet onu rahatsız ediyordu. Kapının sol tarafından belli belirsiz bir ışık sızıyor ve ortamda bulunan bazı unsurların görülebilmesine imkan sağlıyordu. Gözlerini ışığın geldiği tarafa doğru çevirdiğinde fark etti ki mağara zannettiği bu kapalı yerin basit bir kapısı vardı. Kalkıp oradan çıkmayı düşündüğünde hareket edemediğini kalkmak için hamle yaptığı her an başının ağrısının onu yere mıhladığını hissetti. Başındaki dayanılmaz ağrıya rağmen vücudundaki tüm gücünü toplayarak ayağa kalkmayı başardı ve önce dengesini sağlayamadı, ardından kendini toparladı ve sendeleyerek ışığa doğru ilerlemeye başladı. Bu arada uzun süre yemek yemediğinden olsa gerek, karnının çok acıktığını ve tansiyonunun düşük olduğunu fark etti. Kapının yanına ulaştığında sağ omzuyla kapıya doğru hücum etti ve kapının hemen açılmadığını ama daha kuvvetli yüklenir ise açabileceğini düşündü. İkinci kez var gücüyle yüklendiğinde kapıyla birlikte dışarı düştü ancak hemen yerden kalktı, zira neden böyle bir yerde olduğunu hatırlamıyordu ve belki de çevrede düşmanlarının olabileceğini, onlara yakalanmaması gerektiğini düşünerek kalktı ve kapıyı yerden kaldırarak hızla geri dönüp eski yerine taktı. Böylece dışarı çıkabileceğini ama neden burada olduğunu anlamak için kendine biraz daha zaman tanıması gerektiğini düşündü. Kapıyı basit bir hamleyle açabildiğine göre tutuklu ya da kaçırılmış değildi şu halde olup biteni kavramak ve eğer kendisini bu hale getiren düşmanlardan kaçıyor ise onlardan kurtulmak için neler yapması gerektiğini düşünmek zorundaydı bunun içinde sakince oturup olanları anlamaya çalışmak istiyordu.
Düşündükçe yaşadığı şeyler kare kare gözleri önünden geçiyor ve yavaşta olsa bazı şeyler anlam kazanmaya başlıyordu. Bu olayın ne zaman olduğunu hatırlamasa da oluş şeklini anımsamaya başlamıştı. Gece yarısı 01.30’da işten çıkmış evine doğru giderken kollarına iki kişinin girdiğini onu kendileriyle gelmeye zorladıklarını hatırladı. Kollarına giren kişilerin oldukça güçlü olduklarını ve hiç konuşmadıklarını, onlara direnmek istediyse de başaramadığını anımsıyordu. Direnmenin faydası olmadığını anlayınca onlara sorular sorarak cevaplar almaya çalışmış ve bunda da, karşısındakilerin onu duymazdan gelmesi ya da cevap vermemesi nedeniyle, başarılı olamadığını düşünüyordu. Hiç bir, sorduğu soruya cevap verilmediğini ve onu hızla bir şekilde oradan uzaklaştırıp bilinmeyen bir noktaya doğru sürükleyerek götürmeye çalışıyorlardı. Bu arada kollarına girenler onu elleriyle sımsıkı tutarak yürütüyor olduklarından kaçmak için çabalayamadığını anımsadı. Yine yanındakilerden birinin cebinden bir kumanda çıkararak düğmeye bastığını ardından onu tekrar cebine koyduğunu ve ardından elleriyle sıkı sıkıya kolundan tutmaya devam ettiğini hatırladı. Biraz yavaşladıklarını ve ardından bulundukları bölgedeki havada bir esinti oluştuğunu bir süre sonra bir ses gelmeye başladığını az sonra ise gök yüzünde uçan bir cisim onlara doğru gelmeye başladığını hayal meyal hatırladı. Bu araç son zamanlarda yaygınlaşan ve İstanbul’da bir çok kullandığı yeni otomobil türü olan dronmobil idi. Dronmobil yeryüzünde yürüyen otomobillerin uçabilme imkanına sahip olan türüydü ve normal otomobilden oldukça farklıydı. Dört teker yerine birer kanat takılmış olup kanatların ucunda altlı üstlü sekiz pervaneden oluşmakta ve bulunduğu yerden dikey yönde yükselip belli bir yüksekliğe ulaştığında ise yere paralel olacak şekilde otomobilin üç dört katı hızla hareket edebiliyordu. Özellikle havada yol alırken bu bölgede trafik olmayışı ve dar alanlardan iniş ve kalkış yapabilmesi nedeniyle oldukça kullanışlı bir araçtı bu yüzden de kısa sayılabilecek zamanda oldukça fazla yaygınlık göstermişti.
Bir kaç dakika içinde havadaki esinti ve ardında kuşun kanat vurma sesine benzer bir sesle dronmobil gelerek önlerine kondu. Erdem, yanındakilerin kendini bu araca zorla bindirmeye çalıştıklarını ve var gücüyle onlara direnmesi gerektiğini düşünüp bir plan yaptığını anımsadı. Bu iki kişiden birinin, aracı kullanmak üzere bindiğin de yanında kalana doğru bir hamle yaparak kasıklarına doğru hızlı bir şekilde vurduğunu ve adamın acıyla öne doğru eğildiğinde onun elinden canını kurtardığını ve ardından hızla koşmaya başladığını hatırladı. Onlardan biraz uzaklaşmıştı ki kendini kaçırmak isteyen kişilerin dronmobil ile onu havadan takip ettiklerini hatırladı. Gecenin karanlığından yararlanmak istiyordu ancak dronmobil’in kendisine tuttuğu ışıktan kaçmasının pek mümkün olmadığını anladı. Kaçıran kişilerce parktaki düz bir bölgeye götürüldüğünden ne kadar hızlı koşsa da onları atlatacak kadar uzaklaşamadığını ve saklanacak bir yer bulamadığını hatırladı.
Devam eden kovalamacanın ardından önüne ilk gelen binanın içine girmeyi çalıştı, gündüz oldukça kalabalık olan bu binanın giriş kapıları şu an kapalıydı. Arkasındakilerin kendini fark ettiğini ve inmek için uğraştıklarını gören Erdem hiç duraksamadan diğer binaya ve bir sonrakine girmeye çalıştı ama hiç birine girmesi mümkün olmamıştı. Bu arada geniş sokaklarda koştukça dronmobil onu havadan takip etmeye devam ediyordu. Aklına hemen dar bir sokağa girip bir şeyin arkasına ya da içine saklanarak onların takibinden kurtulmayı düşündü ama öyle bir dar sokağa ulaşmak için bile 500 m kadar koşması gerekliydi. Aklında var olan soru kendisini takip eden bu kişilerin her an silah ile onu vurabileceklerini ya da ağ ile onu yakalayabilecekleri düşündü. Düşündüğü gibi de oldu, dronmobilden önce üzerine doğru bir ağ atıldı ancak o sırada bir ağacın altına doğru hamle ettiğinden ağın dallara takılması onu yakalanmaktan kurtarmıştı. Kaçmak için daha hızlı koşmalıydı öyle de yaptı koşu hızını artırarak ilk önüne gelen dar sokağa saptığını hatırladı. Bu sokak dar olmasının yanında oldukça da karanlıktı, sokağı aydınlatan ve binaların üzerinden onu takibe devam eden dronmobil bir ara gözden kayboldu ve çok geçmeden tekrar havada göründü. Erdem kendisine doğru yaklaşan dronmobile kafasını çevirip baktığında iki kişiden birinin araçta olmadığını gördü. Herhalde az önceki kısa süreli kaybolma sırasında biri araçtan inmişti. Bu durumda Erdem’i tedirgin etmiş ve çok daha dikkatli olması gerektiğine ikna etmişti.